28 Şubat 2016 Pazar

Nasıl fark ettim rakibimi?

     Aslında olay gerçekten tuhaf, erken teşhis mi yoksa gecikme mi belli değil. İkisi de aynı anda oldu. Kanserimin türü literatürde baş ve boyun bölgesi kanserleri olarak isim alsa da, benimki dil, ağız içi ve boyun bölgesi kanseri. Peki nasıl başladı... Hepimizin ağzında zaman zaman aft ya da pamukçuk dediğimiz beyaz oluşumlardan çıkar. Benim de dilimin sağ yan tarafında böyle bir şey oluştu. Kafama takıldığı için sürekli bakıyorum, eşe dosta gösteriyorum falan ama nafile, arkadaş orada ve her baktığımda "merhabaaaa" diyor bana sanki.
 
     Dedim böyle olmaz ne yapalım? Doğru aile hekimine... Baktı geçer bir şey yok dedi, krem verdi. Başladık sürmeye ama bizim "merhabaaa" devam ediyor. Dedim uzman hekime gidelim ve macera başladı. Özel bir hastanenin KBB doktoruna gittim baktı 3 hafta olmuş biyopsi yapmak lazım dedi, nasıl kaçtığımı bilemem ki en büyük hatam oldu belki de. Kaçınca bir de farklı görüş alayım diyerek aynı hastanenin dermatoloji doktoruna gittim. Baktı, etti, gülmeye başladı ve sadece dişimin dilimi sürekli kesip yara yaptığını ve koruyucu film tabakası olan bir kremle o bölgeyi koruyup düzelteceğini söyledi. Çıktık hastaneden ayaklar paşabahçeye vuruyor, doğru eczaneye, ilacı aldım sürdüm, eşe dosta haber korkulacak bir şey yokmuş falan diye, anlık bir sevinç.
 
     Ertesi gün oldu bırakır mıyım peşini, doğru çocukluğumdan beri nazımı çeken diş hekimim sevgili Şükrü Hüseyinoğlu'na. Kendisine Allah ömür versin bu arada, umarım emekliye ayırmaz kendini ve daha yıllarca devam eder hekimliğe, yoksa yandık... Neyse Şükrü abimiz baktı etti, film çekti, sonuç... "Ya Özkan bu kadar sıkıntı yaratacak bir durum yok dişinde ama ben yine de kenarları biraz törpüleyim biraz rahat et" dedi ve bizim canavar dişleri başladı eğelemeye :)
Bu iş de bitti ben takibe devam... Sonuç aynı... "merhabaaaaa" Dedim olmuyor doğru  başka bir hastanenin dermatoloji doktoruna. Gittik, baktık, liken olabilir dedi ve sürme bir antibiyotik verdi, başladık sürmeye, biraz renk değiştirdi etti ama arkadaş hala duruyor. İki hafta geçti gittik tekrar, iyileşir yakında 2 ay sonra gel dedi ama bizim arkadaşın köyden akrabaları da geldi ve "merhabaaaa" artık daha gür çıkıyor çünkü büyüyor.
 
     Efendim bir hafta daha bekledim ve dedim en uzman yere gideyim ve doğru Kocaeli Üniversitesi Araştırma ve Eğitim Hastanesi Dermatoloji Servisi'nden randevu aldım. Kendisi aynı anda Tıp Fakültesi Dekan Yardımcısı olan Prof.Dr.Dilek Bayramgürler detaylı bir şekilde beni muayene etti. Maalesef gördüğü şeyi beğenmemişti ve biyopsinin şart olduğunu, ancak dil köküne yakın bir mesafede olduğu için KBB uzmanı tarafından bu işlemin daha sağlıklı olacağını anlatıp tavsiyede bulundu. KBB servisine ne istediğini yazan bir notla beni uğurladı. Detaylarını ilerde anlatacağım ama Dilek Hanım'la o gün paylaştıklarımız ki özelimi anlattım durum kötü olunca, kendisinin bana yaklaşımı gerçekten tarif edilemez. Artık benim için iyi bir dost, bir abla olarak gördüğüm hocamı sevmemek imkansız.
 
     Devam edelim... Ben biyopsiyi duyunca anında kaçtım tabi çok akıllı olduğumdan. Aradan bir iki gün geçti İzmit'te bulunan özel bir dermatoloji kliniğine gittim. Oradan iyi haber aman ne güzel, dilime baktılar, ultrason falan, tamam bir şey yok... "kesinlikle biyopsi yaptırma, benim içim rahat, bunda bir şey yok" dedi uzman doktorumuz hanımefendi. E ben de duymak istediğimi duyunca coşarak çıktım oradan ama bizim "merhabaaaa" daha da gürleşti. Ve şaka maka biz geldik mayıs ayı sonuna... Yani tam 3 aydır boş yere kürek çekmeye devam ediyorum...
 
     Bu kadar yeter... Savaşa başladığımız zamana gelelim... PART 2

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder