Radyoterapi tedavim bitmiş bir nebze rahatlamıştım artık. Ne de olsa her şey yavaş yavaş normale dönecekti. Sonuçta tedavi öncesi sıvı beslenmeden katıya doğru epey bir yol almıştım, konuşmam da anlaşılır düzeylere gelmişti. Radyoterapinin ağız ve boğazımdaki etkileri geçince, dilimin şişlikleri inince hızlı bir şekilde toparlayacaktım. Güzel günler beni bekliyor yani.
Şüphesiz tam tahmin ettiğim gibiydi her şey, bir hafta sonra boğazdaki yanmaların geçmeye başladığını hissedebiliyordum, en azında daha rahat su içiyordum, içince sadece avazım çıktığı kadar bağırıyor ama kendimi yerlere atıp yuvarlanmıyordum artık :) Bir yandan da tedavi sonrası çekilecek filmi merak ediyordum. Tedavi bittikten yaklaşık bir ay sonra detaylı bir baş boyun MR'ı çekilecekti. Görkem Hoca tedavi ortasında bundan bahsetmişti, biz de dayımla hemen sevk yaptırıp tedavi sonrasından bir ay öteleyip ona göre randevu almıştık radyolojiden.
Zaman geçtikçe değişiklikleri fark ettiğimden sürekli kendimi kontrol ediyordum. Ağız temizliği ve diş bakımına da başlamıştım. Ağzımı daha rahat açıyor, içini kontrol ediyordum. Yine böyle yaptığım bir esnada dilimin ön sol tarafında bir yumru ve yanında bir çukurluk hissettim. Aslında onu epeydir hissediyordum ama yan etkilerden oluşan şişme olarak düşünüyordum, yaptığı ağrı ise normal diyordum. Bir kaç gün takip ettikten sonra hiç bir değişiklik olmadığını aynen durduğunu fark ettim, üstten bastırdığımda ise hafiften bir kanama meydana geliyordu. Evdekilere olaydan bahsettim, hepsini bir korku alsa da yakıştıramadılar, bir şey yoktur dediler. Rahat duramam ya, dayımla konuştuk, ertesi gün tuttuk KBB'nin yolunu.
Polikliniğe gittiğimizde Murat Hoca yoktu, ameliyattaydı. Asistanlarından Dr. Hakan ve Dr. Erdem muayene etti. Çok hoşlarına gitmese de renk vermedikleri yüzlerinden belliydi, Murat Hoca'mız da bir görsün dediler. Ertesi gün Murat Hocam'ın orada olduğu saatte tekrar gittik. Kendisi de muayene etti ve "Özkan çok belli değil ne olduğu, iyi de kötü de olabilir, biz tedbiri elden bırakmayalım, gel sana bir PET çektirelim" dedi. Ben de tamam dedim, zaten MR çektirecektim, zor geliyordu, onun yerine daha sağlam olan PET çekilirim iki iş bir arada çıkar diye düşündüm. Sevk evraklarımı hazırlattı Hocam teşekkür edip ayrıldık. 3 gün sonrasına randevu aldık. Randevu günü geldi, gidip çekimimi yaptırdım ve bir hafta sonra da sonucumu aldım. Ne kadar tıp okumasam da rapordaki koyu fontlar hayır değildir felsefem yine beni bulmuştu. Raporla beraber doğru KBB'ye gittik. Murat Hocam oradaydı ve beni görünce yüzü düşmüştü, kendisi zaten çoktan o rapora da bakmış, filmleri de incelemişti. Hocam ne oldu diye sorunca ben, "Özkan bu illet peşini bırakmıyor, dilinde belirdi yine" dedi. Bu sefer daha rahattım ama, "olsun Hocam, sen keser biçer düzeltirsin nasıl olsa" dedim. Ben "50 sefer de seni ameliyat edecek olsam, ne yapıp edip seni bundan kurtaracağım, sana söz" diyerek Murat Hocam bir kez daha beni yanıltmamış ve ona boşuna güvenmediğimi göstermişti buna ihtiyacı olmadığı halde. Oturup detaylı bir şekilde konuşmaya başladık. Bu sefer iş bir önceki ameliyat gibi değildi, dilin ön sol tarafındaydı ve çapı oldukça genişti. Kitle alındıktan sonra yine adım adım biyopsi yaparak devam edilecek, sağlıklı hücreye gelene kadar bu devam edecekti. İkinci alternatif ise sağlıklı hücreye ulaşılamayacak ve dilin tamamı ya da çok büyük bir kısmı alınacaktı. O zaman da devreye plastik cerrahi girecek ortak ameliyat düzenlenecekti. Onlarda kolumdan ya da göğsümden tüm damar ve dokularıyla parça alacaklar, mikro cerrahi ile işleyip dil olacak şekilde ağız için yerleştireceklerdi. Bu şekilde alternatifler vardı ve karar vermek gerekiyordu. En son Murat Hocam "Biz durumu değerlendirelim, cuma günü de konseye alalım seni, orada net bir karar çıkarır konuşuruz hep beraber" dedi. Tamam Hocam diyerek ayrıldık yanından.
2.golü de yemiştim, ben her şeyin düzeleceğinin hayallerini kurarken, her şeye baştan başlayacaktım ve bu sefer daha zor olacaktı. Daha zor bir ameliyat, daha zor bir iyileşme süreci, daha fazla acı. Ne yapacağımı bilmiyordum artık, dayımla eve doğru gidiyorduk ama teker her döndüğünde ev benden uzaklaşıyordu. Ya bu kanser benim peşimi bırakmayacak mıydı? Hani ameliyat ve radyoterapi sonrası ben bundan kurtulmuş olacaktım? Murat Hocam yanılmış olamaz, demek ben de bir ayarsızlık vardı ya çekiyordum üzerime ya da gelen musibeti bırakamıyordum. Vardır bir hayır ama dedik yine, Allah verdiyse derdi, şifasını da verir elbet diyerek bunu da kabullenmekten başka çare yok...
Polikliniğe gittiğimizde Murat Hoca yoktu, ameliyattaydı. Asistanlarından Dr. Hakan ve Dr. Erdem muayene etti. Çok hoşlarına gitmese de renk vermedikleri yüzlerinden belliydi, Murat Hoca'mız da bir görsün dediler. Ertesi gün Murat Hocam'ın orada olduğu saatte tekrar gittik. Kendisi de muayene etti ve "Özkan çok belli değil ne olduğu, iyi de kötü de olabilir, biz tedbiri elden bırakmayalım, gel sana bir PET çektirelim" dedi. Ben de tamam dedim, zaten MR çektirecektim, zor geliyordu, onun yerine daha sağlam olan PET çekilirim iki iş bir arada çıkar diye düşündüm. Sevk evraklarımı hazırlattı Hocam teşekkür edip ayrıldık. 3 gün sonrasına randevu aldık. Randevu günü geldi, gidip çekimimi yaptırdım ve bir hafta sonra da sonucumu aldım. Ne kadar tıp okumasam da rapordaki koyu fontlar hayır değildir felsefem yine beni bulmuştu. Raporla beraber doğru KBB'ye gittik. Murat Hocam oradaydı ve beni görünce yüzü düşmüştü, kendisi zaten çoktan o rapora da bakmış, filmleri de incelemişti. Hocam ne oldu diye sorunca ben, "Özkan bu illet peşini bırakmıyor, dilinde belirdi yine" dedi. Bu sefer daha rahattım ama, "olsun Hocam, sen keser biçer düzeltirsin nasıl olsa" dedim. Ben "50 sefer de seni ameliyat edecek olsam, ne yapıp edip seni bundan kurtaracağım, sana söz" diyerek Murat Hocam bir kez daha beni yanıltmamış ve ona boşuna güvenmediğimi göstermişti buna ihtiyacı olmadığı halde. Oturup detaylı bir şekilde konuşmaya başladık. Bu sefer iş bir önceki ameliyat gibi değildi, dilin ön sol tarafındaydı ve çapı oldukça genişti. Kitle alındıktan sonra yine adım adım biyopsi yaparak devam edilecek, sağlıklı hücreye gelene kadar bu devam edecekti. İkinci alternatif ise sağlıklı hücreye ulaşılamayacak ve dilin tamamı ya da çok büyük bir kısmı alınacaktı. O zaman da devreye plastik cerrahi girecek ortak ameliyat düzenlenecekti. Onlarda kolumdan ya da göğsümden tüm damar ve dokularıyla parça alacaklar, mikro cerrahi ile işleyip dil olacak şekilde ağız için yerleştireceklerdi. Bu şekilde alternatifler vardı ve karar vermek gerekiyordu. En son Murat Hocam "Biz durumu değerlendirelim, cuma günü de konseye alalım seni, orada net bir karar çıkarır konuşuruz hep beraber" dedi. Tamam Hocam diyerek ayrıldık yanından.
2.golü de yemiştim, ben her şeyin düzeleceğinin hayallerini kurarken, her şeye baştan başlayacaktım ve bu sefer daha zor olacaktı. Daha zor bir ameliyat, daha zor bir iyileşme süreci, daha fazla acı. Ne yapacağımı bilmiyordum artık, dayımla eve doğru gidiyorduk ama teker her döndüğünde ev benden uzaklaşıyordu. Ya bu kanser benim peşimi bırakmayacak mıydı? Hani ameliyat ve radyoterapi sonrası ben bundan kurtulmuş olacaktım? Murat Hocam yanılmış olamaz, demek ben de bir ayarsızlık vardı ya çekiyordum üzerime ya da gelen musibeti bırakamıyordum. Vardır bir hayır ama dedik yine, Allah verdiyse derdi, şifasını da verir elbet diyerek bunu da kabullenmekten başka çare yok...