17 Şubat 2016 Çarşamba

KBB Servis Günleri ve İyileşme Süreci

     Yatışımın ardından doktorlar, hemşireler sırayla geliyor, hepsi kendilerine gereken bilgileri alıp kontrollerini yapıyorlardı. Şu an için hiç bir sorun yoktu. En güzel şeyse annemin ve dayımın yüzündeki rahatlama ifadesiydi. Kafalarında en önemli soru ise bundan sonra ne yapacaklarıydı. Sessiz sakin bir şekilde yatıyordum ve bu şekilde devam ederse bu sorun yok demekti. Bir süre sonra komşumuz Melahat geldi, ameliyata girişimi falan anlattı bize. Şu anda gerçekten iyi gözüktüğümü, bunu hemen kayıt altına almak gerektiğini söyleyerek açtı kamerasını :)
 
     İlk gece sıkıntısız geçmişti, ilaçlardan dolayı rahat bir uyku olmuştu, ayrıca ağrım da yoktu ve bu iyi bir şeydi. Beslenmem burnumdan takılıp, mideme uzanan NG dedikleri bir hortumla oluyordu. Bu hortumdan belli periyotlarda büyük bir enjektör ile özel bir mama ve su veriliyordu. Bu görev dayıma aitti ve hakkıyla da tamamlamıştır emin olun. Bir kere bile saatini şaşmamış, beni aç bırakmamıştır sağ olsun. Beslenme sonrası kısa yürüyüş yapmamı istediler ve ameliyat sonrası çok önemli bir şeydi. Boğazım açık ve delik olduğu için kuruma riski vardı ve ortamın nemli olması gerekiyordu. Bir yanımda büyük bir alet, diğer yanımda Sinbo marka ufak bir alet vardı. İkisi 7/24 çalışıyor ve odaya buhar verip ortamı nemlendiriyordu. Hatta Sinbo'dan  o kadar memnun kaldık ki daha hastaneden çıkmadan bir tane aldırdım. Dediğim gibi ene büyük sorun boğazımdaki delikti. Bir süre sonra oradan akıntılar ve balgam gelmeye başladı. Nasıl öksürüyorum anlatamam, mümkün değil böyle bir şey. Bir yandan öksürüp bir yandan çıkanları peçete ile tutmaya çalışıyorsun. Alışkanlık ya öksürürken ağzını kapatıyorsun ama arkadaşım delik aşağıda. Çoğu kaçıyor. Hatta öyle bir basınçla bu çıkıyor ki yaklaşık 4 metre uzağımda bulunan duvara kadar kaç kere akıntıları fırlattım inanamazsın. Maalesef dayımda bundan nasibini almıştı, benim öksüreceğimi anlayıp peçeteyi tutmaya çalışırken ben onu baştan aşağı pislik içinde bırakıp gömleğini batırmıştım. Çok iğrenç bir durumda bu ya. Ama 3-4 gün daha bu böyle devam edecekti. Yine yaşadığım bir kötü durum  da vücuduma takılı olan, dirhen dedikleri kan toplama torbalarıydı. Boynunun bir kaç yerinden hortumla bu plastik torbalara gidiyor ve sen de bunlarla yaşıyorsun. Allah'tan 2 gün sonra akıntılar durdu da çıkardılar rahat ettim. Bir kötü şey de takılı olan sondaydı ki onu servise gelir gelmez sökmüşlerdi çok şükür. Sağ olsun doktorum da beni hiç ihmal etmedi, Murat Hocam her gün gelip beni kontrol etti. Onu görünce insanın içi rahatlıyordu, öyle bir güven ve huzur veriyordu ki bana onu gördüysem artık tamamdı, her şey yolundaydı benim için. Annem ve dayım için de öyleydi aslında. Murat Hoca bir gün gelirken onunla beraber Ömer Hoca da gelmişti ki ona da ayrı bir sevinmiştim. 4. gün boynum tamamen açıldı ve her şeyi net olarak görmeye başladım. Dikişlerden dolayı boynumda kalacak olan iz beni düşündürüyordu. Nasıldı, ne olacaktı? Görüntü ise şaka gibiydi. Boynum çanta, dikişler fermuar gibiydi. Işid militanları kafamı kesmeye çalışıp, yarım bırakmış gibiydi. Serserilikte bezim olsa bu görüntüyle kesin alemin kralı ben olurdum. Gören kendine bunu yaptıran bize neler yapar der :) Zamanı gelince bu haldeki dikişler nasıl kapanıp yok oldu şaşırdım tabi aylar sonra. Plastik Cerrah Hakan Hoca'nın dediği kadar varmış Murat Hocam.


 
     Günlük pansumanım yapılıyor, iki çeşit antibiyotik serumla veriliyor, günde 3 defa 2 farklı sıvı buharlaştırılıp maske ile solunuyor bu şekilde tedavi devam ediyordu. Yatarken yine bir kaç kere hayal görmüştüm, yatağımın yanında ufak çocuklar bağırış çağırış oyun oynuyorlardı. Bu hayalden bir kaç gün sonra ise yatakta duramıyordum ve sürekli inip çıkıyordum. Yere çöküp kapıya bakıyormuşum gizlice, böyle tuhaf şeyler. Artık neden nasıl oluyorsa bizimkileri de epey korkutmuşum. Ama genel olarak iyiydim ve keyfim yerindeydi, eski Özkan gitgide geliyordu yine.



     Sanırım 5. günümdü her şey iyice normale dönmeye başlamıştı. Boğazımda ufak bir bandaj vardı sadece. Hatta artık oral beslenmeye de başlamıştım ve bu çok güzel bir durumdu. Şimdilik çorba, ayran, meyve suyu ve muhallebi ile besleniyordum sadece. Bu kadar kısa sürede bu aşamalara gelmek insanı sevindiriyor ve daha da şartlandırıyordu iyileşmeye. Aslında benim derdim hemen iyileşip eşimin yanına gitmek ve doğuma yetişmekti, en büyük motive buydu benim için. Sağ olsunlar ziyaretçiler de hiç bitmiyordu, enfeksiyon riskinden dolayı annem kimseyi odaya almıyordu, her gelen kapıdan el sallıyor, dışarıda bekliyordu. Zavallı annem herkese aynı şeyi defalarca anlatıyordu gün içinde :)
 
 
     Tarih 06 Temmuz Pazartesiyi gösterdiğinde taburcu oldum ve evime gitmek üzere yola çıktım. Şu ana kadar her şey yolundaydı, ameliyatım başarılı geçmişti, hasar azdı. Konuşmam bozuktu zaman içinde biraz düzelecekti. Ama hiç bir zaman eskisi gibi olmayacaktı. Olsun buna da şükür derdimi anlatabiliyordum rahatlıkla. Beslenmem ise sıvı olarak devam edecek, zamanla dilim fonksiyonlarını eski haline aldıkça katı beslenmelere başlayacaktım. Bir süre evde istirahat edecektim ama zaman kaybetmeden de Radyoterapiye başlayacaktım. Ömer Hoca ve Murat Hoca bu şekilde uygun görmüşlerdi. Sonuçta ameliyatta kanserli yerler temizlenmişti ama mikroskobik düzeyde olanlar ve temiz de olsa önlem olarak yapılması gereken alanlar vardı. Buna da başlarız Allah'ın izniyle elbet... Artık eve gitme vakti, dayı çek arabayı eve bitti bu iş :)