23 Şubat 2016 Salı

Prof. Dr. Ömer Aydın'la Randevu ve Fitilin Ateşlenmesi

     Elimizde biyopsi sonucu, ne olacağımızın belli olduğu bir durum. Kısa süreli bir düşünme ve karar anından sonra İzmit'te bulunan bir doktorun özel kliniğine gitmeye karar verdik. Prof. Dr. Ömer Aydın KBB ve Baş-Boyun Bölgesi kanserlerinde bir duayen olup, Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi kadrosunda bulunan bir öğretim görevlisi. Yakın zamana kadar O da üniversite hastanesinde muayene ve ameliyat yapıyordu ancak meşhur tam gün yasasından dolayı O'nu da bir tercih yapmak zorunda bırakmışlar ve O da hastane defterini kapatmış. Şu an Acıbadem Hastanesi ve kendine ait özel bir KBB kliniğinde hastalarına yardımcı oluyor.
 
 
 
     Ömer Hoca duyduğumuz, bildiğimiz kadar her hastasına ilgili, yardımcı olan, babacan, akademik büyüklüğünü çevresine yansıtmayan, alçakgönüllü  biri ama kendi durumum bana daha önemli geldiğinden bir dost telefonu sonrası yanına gitmenin daha mantıklı olacağını düşündüm. Kendisinin yakın dostu olan, benim de tanıdığım İzmit'in vergi ve muhasebe duayenlerinden Yeminli Mali Müşavir Tarık Orak abimden böyle bir iyilik istedim. Kendisi sağ olsun beni kırmadı ve Ömer Hocayı hemen aradı. Benim bir sıkıntımın olduğunu, yabancı olmadığımı, oğlumuz, evladımız demiş sağ olsun.
 
     20 Haziran cumartesi randevum var. Tabi yine eşimden gizli, Allahtan cumartesileri de çalışıyorum da fazla zorlanmadım ortadan kaybolmak için. Ancak beni rahatsız eden durum, 4 yıllık evliliğimde asla dememe rağmen eşime yalan söylemeye başlamıştım. Sağlıkla ilgili, onu üzmemek için, bebeğimiz için, bunlar beyaz yalanlar diyerek vicdanımı da bir yandan bastırmaya çalışıyordum.
 
     Her zaman yanımda olan kız kardeşim Hande, eşi Caner ve Melinda'mız ile klinik önünde buluştuk. Küçük yaramaz Melinda rahat durmayacağı için babasıyla O arabada kaldı, biz Hande ile kliniğe çıktık. Kısa bir beklemeden sonra Ömer Hoca'nın asistanı bizi odaya aldı. Hoş geldiniz, nasılsınız, Tarık Bey'le tanışıklığınız sohbetinden sonra muayene koltuğuna beni aldı. O da herkes gibi gördüğü manzarayı beğenmedi, yan odada bulunan klinik ortağı, kendisi gibi Kocaeli Üniversitesi öğretim görevlisi olan Prof. Dr. Gürkan Keskin'i de çağırıp beni gösterdi. Sağ olsun muayene sırasında olan acımı özel spreyleri ile bastırdı da biraz rahat edebildim.
 
     Masasına geçtikten sonra durumu kısaca özetledi ve ne durumda olduğumuzu tam olarak anlamamız için detaylı bir MR'a ihtiyacımızın olduğunu ve acele etmem gerektiğini söyledi. Önceden beri boyun ve bel rahatsızlığımda olduğu için MR'ın tadını ve zorluğunu çok iyi bilirim ama yapacak bir şey yok. Bu sefer zamanla yarışıyorum, rakibim kanser, büyük ödül HAYATIN.
 
     Cumartesi saat 16.00 olmuş bu saatten sonra MR imkansız olduğu için pazartesiyi beklemekten başka çaremiz yoktu. Hep beraber bir kafeye gidip oturduk ve bir şeyler atıştırdık, meğerse bunlar benim son yemeklerimmiş acı içinde yesem de. Biz de durum değerlendirmemizi yaptık ve pazartesiyi beklemeye başladık.
 
     Pazartesi günü sabahtan özel bir hastanenin KBB servisinden randevu almadan, durumun aciliyetini anlatarak doktorla görüştüm. Kendisi de beni muayene etti ve MR çektirmem için gerekli evraklarımı hazırladı. Pazartesi akşamüstü Hande çılgın kızımızı bırakamadığı için yakın arkadaşlarımdan Emre Divar ile gitmek için plan yaptım. Emre iş çıkışı yanıma gelecek, beraber gideceğiz. Evde beni bekleyen Safiye de Emre'nin bazı alacağı şeyler olduğunu, benim arabamla KOÇTAŞ'a gideceğimizi, 1-2 saate geleceğimi bilecek. Al sana kuyruklu bir yalan daha. Akşamüstü oldu Emre geldi ki kendisi ne hastane sever, ne beklemeyi sever, hasta olsa gitmez, hatır için çiğ tavuk yenir dedi ve başladı benimle görüntüleme katında oturmaya. Sıram geldi, çağırdılar girdik içeri. Önceden çektirdiğim MR ile aynı süre sansam da bunun 45 dakika süreceğini öğrendim ve ilk şokumu yaşadım. Makinaya yattım al sana ikinci şok, baş-boyun bölgesi olduğu için milimetre kımıldama olmaması gerekiyor, bu yüzden maske gibi bir aparatla seni yattığın yere sabitliyorlar. Yüzünde maske olduğu için kulaklık da takamıyorlar ve o iğrenç makinanın sesini dinlemek zorunda kalıyorsun. Zaten sevmem tabut gibi, pide fırını gibi bir şey başladı makine çalışmaya. Güzel şeyler düşünmeye çalışıyorum, Melinda'yı düşünüyorum, doğacak kızımızı düşünüyorum zaman doldurmaya çalışıyorum. Sonra dua kısmı başladı, ne kadar bildiğim dua varsa başladım okumaya, keşke ezberden Yasin bilseydim dedim hatta. Ama zaman geçmiyor, işin kötü tarafı vücudum tepki vermeye başlıyor. Sinir sistemim artık ne durumdaysa bacaklarım zangır zangır titriyor ve ben durduramıyorum. Tabi bu titreme boynumu da etkiliyor ve çekim heba olacak neredeyse. Çekimi yapan teknisyen arkadaş makinayı durdurdu ve yanıma geldi, sakin olmamı söyledi ama gel de ol. En son bacaklarımın altına bir destek koyup yükseltti de durum biraz değişti. Sonunda çekim bitti... Ben mi? Ben çoktan bittim...

 
     Ertesi gün sonucu alır almaz aynı ekip Ömer Hoca'nın yanındaydık. MR sonucuna baktı, raporu okudu, bizden bir süre dışarıda beklememizi istedi ve biz çıkarken Gürkan Hoca da yanına gitti istişare için, durum kritik. Yaklaşık 15 dakika bekledikten sonra bizi tekrar içeri aldı. Dil kökümden başlayıp öne gelen geniş bir tümörün dilimde yer aldığını, ağız içimde 20 yaş dişlerimin üstündeki damak bölgesinde, boynumun sağ ağırlıklı olmak üzere iki tarafında da tümörlerin olduğunu ve acil ameliyat olmam gerektiğini anlattı. Tamam hocam hemen yapalım deyince ben, bu ameliyatın büyük bir ameliyat olduğunu, uzun saatler ve geniş bir kadro gerektiğini, özel hastane bünyesinde çok yüksek meblağlar tutacağını söyledi. Ölüm kalım bu, elbet parayı bulurum diye düşünerek ağzından rakam almaya çalışsam da bir şey söylemedi ama anladığım kadarıyla 60.000 TL civarı bir meblağdı bu. Neden söylemediğini ve böyle davrandığını hemen anlattı bize... "Ben bu ameliyatı defalarca yaptım, benimle beraber Kocaeli Üniversitesi Hastanesinde bulunan bir kardeşim de defalarca yaptı ve hala yapıyor. Özel hastanede parana yazık oğlum, ben üniversitedeki arkadaşla konuştum, her şeyi anlattım seni bekliyor, ameliyatını o yapacak" dedi ve kafamızdaki sorular cevap buldu. Ömer Hoca'nın, belki de böyle davranmasına neden olan Tarık Orak abimizin bana ne büyük iyilik yaptığını zamanla anlayacaktım.
 
     Artık yeni umudumuz, tutunacağımız dal belli oldu. Doç. Dr. Murat Öztürk.

     HAYDİ BİSMİLLAH, ALLAH YOLUMUZU AÇIK ETSİN...
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder